Uzmanlar, aylarca evde kaldıktan sonra ofise geri dönen çalışanların işyerlerini eskisinden farklı bulacaklarını söylüyor. Cornell Üniversitesi Endüstri işyeri sağlığı direktörü Nellie Brown, şimdiye kadar ofiler sadece iş ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tasarlanıyordu ancak COVID-19 salgınından sonra bulaştırma riskini önlemek ve çalışanlarını korumak için yeni planlar yapmak durumundalar. “Daha önce ofislerimize bu şekilde bakma eğiliminde değildik. Bu şimdiye kadar kullandığımız yöntemlerden çok daha farklı olacak.” Bundan sonrası için, ofisin pandemiden önce olduğundan daha seyrek nüfuslu olduğunu göreceksiniz.
Stanford Üniversitesi İşletme Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olan Robert Siegel, “COVID-19 salgını kontrol altına alınana kadar ofislerde çalışma günleri sınırlı olacak, haftada 2-3 gün çalışma programları olacak” Örneğin, küçük çocukların ebeveynleri, eğer çocukları sadece yarım gün veya tam gün okula gidiyorsa, çocuklarının okul saatlerine uyacak esnek programlara ihtiyaç duyacaklar.
Sosyal Mesafeli Çalışma Alanları
Brown, belirli günlerde ofise girenlerin, aynı anda gelmelerini engelleyecek bir plan yapılacağını söylüyor. İnsanların aynı anda asansörde toplanması ve aynı ortamda bulunması oldukça tehlikeli. Ofis, iş türüne bağlı olarak birkaç farklı şekilde düzenlenebilir. Uzmanlar, ofislerin açık alanlarda kurulmasının uygun olabileceğini belirtiyor. “İnsan yoğunluğunu yüksek tutarsak çok fazla engel koymanız gerekecek, özel ofislere ve daha yüksek bölme duvarlarına ihtiyaç olacak ve her yerde açık alanlara sahip olmak mümkün değil.”
Çalışanların belirli günlerde gelmesi planlanan ofislerde düzenlenen çalışma masaları sık sık dezenfekte edilmeli. Çalışma kabinlerinin kolayca dezenfekte edilebilmesi için kullanılan klavyeler ve diğer kişisel ekipmanlar plastik filmle kaplatılabilir veya çalışanlar kişisel eşyalarını kendileri temin edebilirler. Birbirleri arasında eşya alışverişi yapmak sakıncalı olabilir. Örneğin her masanın kendine ait zımba veya kalem gereçlerinin olması gerekir. Bu eşyaların kişiselleştirilmesi salgının yayılmasını önleyebilir. Masalarda gereksiz ve fazla eşya bulunması dezenfeksiyon işlemini aksatabilir. Bu nedenle masa üzerinde mümkün olduğunca az eşya olmalıdır. Böylece temizlik görevlileri çalışma ortamlarını kolaylıkla dezenfekte edebilirler.
Şirketler çalışanlarının sağlığını korumak için otomasyondan yararlanabilirler. Otomatik açılıp kapanan kapılar, otomatik aydınlatma, otomatik su muslukları ve kahve standlarında kullanılan eşyalar için otomatik dağıtıcılar kullanılabilir. Ayrıca çalışanların sosyal mesafeyi korumaları için yer işaretleri çizilmelidir. Ofis çalışanlarından birinde hastalık belirtisi varsa işe gelmemesi konusunda uyarılmalıdır. Ofis çalışanları bu konuda istikrarlı davranmalı ve kendileri hasta hissettiklerinde çalışmaya gelmemelidir.
Ofise gerçekten ihtiyaç var mı?
Siegel, COVID-19 salgınının insanların işlerini halletmek için ofiste olmak zorunda olmadığını ortaya çıkardığını düşünüyor. Üniversite derslerini çevrimiçi olarak öğretilebildiğini söylüyor. “Öğrencilerimi özlüyorum. Fakültedeki meslektaşlarımı özlüyorum. Ama derslerimi öğretme kalitem,sınıfta olduğu kadar iyi olmasa da, olacağını düşündüğümden daha iyi bir kalitede.”
Aynı şey eskiden bir yerden başka bir yere seyahat etmeyi gerektiren toplantılar için de geçerli. “Çok daha az iş seyahati yapmayı planlıyorum, çünkü buna gerek yok” dedi. “Ve daha az iş seyahati yapılıyorsa, büyük süslü toplantı odalarına ihtiyacınız yok.” Aslında tekrar sahalara dönmek isteyen şirketlerin geçmişte tuttukları tüm ofis alanına gerçekten ihtiyaç duyup duymadıklarını yeniden düşünmesi gerekiyor. Bu değişiklikler sarsıcı olsa da, pek çok açıdan da faydalı olabilir. Siegel, “İşe gidip gelecek insanlar her gün arabalarında bir saat harcamayacaklar. Bu sağlık için iyi. Bu stres için iyi. Bu çevre için iyi.”
Kaynak: WebMD